Büyük taaruz öncesi 26 Ağustos 1922`de Afyon Kocatepe`de Mustafa Kemal Atatürk‘ün zaferi anlatan fotoğrafını çeken Etem TEM o anları verdiği röportajda şöyle anlatmıştı;
– O sabah Kocatepe’de bulunuyorduk. Taaruz, şafak vakti saat beşte başlamıştı. Mustafa Kemal Paşa, günler ve geceler süren yorgunluğuna rağmen ayakta, vaziyeti adım adım takip ediyor, direktifler veriyordu.
Bir ara kumandanlardan ayrıldı. Tek başına, kayalıklar arasında dalgın ve düşünceli dolaşmaya başladı. Zaman zaman sahra dürbünleriyle düşman cephesine bakıyordu… Bir aralık o kayalık tepenin ucuna geldi. Hafifçe eğilmişti. Başparmağı dudaklarının arasındaydı…
Hemen objektifimi çevirdim, adeta nefes almayacak kadar bir sessizlik içinde deklanşöre bastım, resmini çektim. Saat 11’di… O gün 7×11 boyunda sekiz on rulo film çektim. Bir kaç tane 10×15 cam…
“Ahır bozması bir bir yerde bir kaç film yıkadım”
Mustafa Kemal Paşa, bütün gün ağzına bir lokma koymamıştı… Gece ric’ate (geri çekilme) başladılar. 2 Eylül’de Uşak’a girdik. Vakit yoktu. Ahır bozması bir yerde bir kaç film yıkadım. Fotoğraflar birbirinden güzeldi. Hemen dört tane yaptım, ertesi sabah götürdüm. İçeri aldılar. Berberi traş ediyordu. Odada portatif bir masa, bir portatif karyola, iki iskemle vardı. Bir aralık odayı işaret etti: “A be…. Bu bir başkumandan odasına yakışmaz” dedi. Salih (Bozok) odayı halılarla süsleyeceğini söyledi. Zira o gün Trikopis getirilecekti. Gazi, fotoğrafları aldı, baktı. Parmaklarını fotoğrafların üzerinde gezdirdi ve çekti: “Çok güzel” dedi.
9 Eylül Kadifekale’ye çıkmıştık. Zaman güneş batımına yakındı. Deniz pırıl pırıldı… Şehir ayaklar altındaydı… Körfezde bazı vapurlar vardı, dumanlıydı vapurlar… Bir rapor geldi. Süvarilerimiz İzmir’e girmişti….“Ordular ilk hedefiniz Akdeniz’dir, ileri..” emri yerine getirilmişti. İzmir bizimdi yine…
Sonra ne oldu?
“Sonra mı?.. Ha, evet… Sonra otomobillerle şehre girdik. İlk işim bir fotoğrafçı bulmak oldu. Kocatepe’de çektiğim sekiz on rulo filmi bir Rum fotoğrafçıya verdim. Zaman geçirmek için etrafta biraz döndük, dolaştık… Sonra yeniden geldik.
Fotoğrafçı geldiğimizi, içeri girdiğimizi görünce “fotoğraflarınız bir harika!” diye bağırdı. Baktım fotoğraflar daha yaş yaştı… Doya doya baktım, hakikaten birer harikaydı… Uşak’tan İzmir’e kadar bu anı bekliyordum. Fotoğrafların kuruyup, hazır olması için bir gün daha lazımdı. Ertesi günü gelip almak üzere karargaha, Bornova’ya döndük. Ertesi sabah otomobille indik İzmir’e… Millet yollara dökülmüştü… Bayram vardı… “Biraz sonra Mustafa Kemal gelecek” dedik… Görmeliydiniz o anı. İzmir yanıyordu… Ne dost ne düşman belliydi… Cayır cayır yanıyordu İzmir… Fotoğrafçı dükkanının olduğu yere güçlükle varabildik. Fakat ne görelim?.. dükkan yanmıştı… Uşak’ta o ahır bozması yerde yıkaya bildiğim birkaç film kalmıştı elimde… Ötekilerin hepsi fotoğrafçı dükkanıyla birlikte yandı kül oldu…”
Etem TEM – 1960