Tıp literatüründe “Kıskaç Anne Sendromu” olarak da ifade edilen Jocasta Sendromu bir annenin oğlunu artık hastalık olarak kabul edebileceğimiz bir düzeyde sevmesi, ona bağlanması durumunu ifade etmek için kullanılan bir kavramdır. İsmini bilmeden de olsa oğlu Oedipus ile evlenen Jocasta’dan almaktadır.
Jocasta Kompleksi, annenin oğluna şiddetli fiziksel ve ruhsal bağımlılığını, saplantılı ve patolojik sevgisini ifade eder. Aslında toplumumuzda görülebilen gelin-kayınvalide çatışmasının temelinde de bu sendrom olabilmektedir.
Jocasta Sendromu Tarihi.
Laios ile Jocasta çiftinin oğlu olan Oedipus, doğduğu zaman söylenilenlere göre, ileride babasını öldürüp annesiyle evlenecek bir çocuktur. Jocasta, böyle bir çocuğun büyümemesi için onu uşaklardan birine verip ölüme terk etmesini söyler. Bir çoban olan uşak onu başka bir çobana verir; o da çocuğu kendi şehrine götürür. Böylece Oidipus, çocukları olmayan Korinthos’lu kral ve kraliçe tarafından büyütülür. Yıllar sonra Oidipus anne ve babasının öz olmadığını öğrenir ve gerçek ailesini aramaya başlar. Laios ile yolda karşılaşır ve aralarındaki tartışma sonucu bilmeden babasını öldürür. Daha sonrasında gelişen olaylarla birlikte Oidipus, bilmeden annesi ile evlenir. Annesi de evlendiği kişinin oğlu olduğunu bilmemektedir.
Jocasta Sendromu ilk defa 1920 yılında Raymond de Saussure tarafından tanımlanmıştır. Theodor Reik, George Devereux, Eric Berne, Bracha L. Ettinger gibi isimler zaman içerisinde kavrama yönelik farklı görüşler sunmuşlardır.
Jocasta Sendromu Semptomları.
Sigmund Freud tarafından geliştirilen; Oedipus Karmaşası olarak da adlandırılan Jocasta Sendromu, psikoseksüel gelişim evreleri teorisinde yer almaktadır.
Jocasta sendromu, bir annenin erkek çocuğuna hastalık derecesinde bağlılığı olarak açıklanmaktadır. Bu hastalık çocuk henüz küçükken ciddi sıkıntılara yol açmazken ilerleyen yaşlarda ciddi sosyal krizlere neden olabilir.
Jocasta sendromunu yaşayan anneler erkek çocuklarının büyüdüğünü, kendileri dışında insanlarla vakit geçirmek istediklerini ve bebekliğe oranla annelere daha az ihtiyaç duyacağını kabul etmek istemez. Hatta erkek çocuklarının yerine karar vermek onların özgürlüklerini ellerinden almak isterler. Anneyi de çocuğunu da manevi olarak yıpratan bu hastalıktan uygun tedavi ve terapi ile kurtulmak mümkündür.